26 Temmuz 2016 Salı

Arka mahalle -2-


kalktık gittik arka sokakta kimse yoktu, sokağın yarısına kadar yürüdük, yavaş yavaş hareketlenme başlamıştı, kovboy filmleri gibi kafalar görünmeye başladı, üç kişi geldi yanımıza, hayırdır ne istiyorsunuz, ne işiniz var burada diye sordular. her zaman olduğu gibi ben atladım hemen, oğlum çocuğu neden dövdünüz lan ipneler, oruç başıma vurmuş zaten, diye atarlandım. Oruçlu olduğumunda üstünü çizdim, havamı da attım yani. O kadar saattir aç bilaç dolanıyordum, birde bunlarla uğraşıyordum.

 onlar altta kalır mı, her horoz kendi çöplüğünde öter misali, ben atar yapınca baktım onlarında sesleri yükseldi, etrafımızı da çevirmeye başladılar, bir itiş kakış başladı ne attım ne yedim bilmiyorum ama bizim çocuklar sokağın başından izliyorlardı, etrafımız sarılıp itiş kakış başlayınca onlarda bize doğru gelmeye başladılar. e ben bizimkilerin geldiğini gördüm ya bende iyice yüreklendim. Hem itişiyor hem de küfür ediyordum artık. bizimkiler de koşmaya başladılar. Valla aynı cennet mahallesi dizisi gibi herkes birbirine girmişti. kim kime dum duma. Çocukların anaları çıkıp bağırmaya başladı ne oluyor ne var diye. bir kaç abi girdi araya hepimizi sağa sola çekip ayırdılar, siktirin gidin sokağınıza diye ensemize iki şaplak şaplatıp gönderdiler de iyi bir dayak yemekten kurtulduk.

Kıçımıza baka baka dönüp bizim sokağımıza geldik, lan bu sıcakta bu kadar aksiyon çok değil miydi? bari biraz su içebilseydim diyerek düşündüm ama ucunda altmışbir gün vardı olmazdı içemezdim, bir gün bu kadar zorlanırken altmışbir gün hiç tutamam herhalde diye düşündüm. Acaba hiç bulaşmasıydım daha iyi miydi? Tam da ramazan başlayacak günü bulmuştu ha , sıcak arka mahalleyle itiş kakış, dokuz çarşamba üst üste gelmişti. iyice su içip orucu bozmak kafamı karıştırmaya başlamıştı, herkeste su içiyordu. Ali ansızın lan kavga ettik o kadar küfür ettin ana bacı senin oruç zaten bozuldu siktir et iç suyu dedi. Olmaz lan dedim, akşam oluyor zaten. Sonra durumun kritiğini yapmaya başlamıştık, nasıl yapıştırdım, nasıl bizden korktular, hiç kendimize toz kondurmuyorduk.

Eve gidip ekmeğin içine peyniri, domatesi dolduran dışarı çıkmaya başlamıştı. Öğlen yemeği hep bu olurdu yaz günü, hele birde domates elde olup ekmeğin içine üzüm koyulmuşsa tadından yenmezdi. Sokakta o suyu aka aka yenen domatesin aceleyle ısırılan ekmeğin tadı hala hiçbir şeyde yoktur.  Herkes hapur hupur yerken, ben su bile içemiyordum bari önümde yiyip içmeseler iyiydi. Siktirin gidin başka yerde yiyip için ipneler dedim, oruç tutuyoruz burda ayıp değil mi? dedim. o gün orucu dayanamayıp su içerek bozdum, hala da altmışbir gün tutacağım, allah affeder dedim geçtim. Affetmiştir de herhalde.

Günler günleri kovaladı arka sokak kavgaları, oyunlar, sıcak derken yaz bitti, okullar açıldı. Her yıl olduğu gibi, okula tüm sokak beraber giderdik. Şimdiki gibi servisti, annelerimiz elimizden tutsun götürsün yoktu. Zaten öyle bir şey olursa süt çocuğu diye dalga geçilir, hiçbir oyuna alınmazdı o çocuk, erkekler tabii ki kızlara da biz sahip çıkardık, sonuçta mahallenin namusu değil mi? sokağın en sonundaki ev bizimdi, sokağın en sonundaki ev olmasından dolayı ilk ben çıkıyordum evden, ilk efrahimi çağırıyordum tabi kardeşi leyla da abisiyle geliyordu.

Efrahim benden 1 yaş büyüktü 5. Sınıftaydı, Efrahim çok sessiz kendi halindeydi, kardeşi leyla da, Efrahim'den iki yaş küçüktü, üçüncü sınıfa gidiyordu leyla. çok güzel bir kızdı, ince uzun bir vücut, düz siyah saçları beline kadar, düğme gibi siyah gözlüydü. okula  her gittiğinde saçları at kuyruğu yapılırdı, önüne düşmesin diye herhalde annesi yapıyordu. leyla da abisi gibiydi sessiz kendi halinde bir kızdı. Arada sokakta rastlar ayak üstü laflardık Leyla'yla. Leyla mahalledeki ve okuldaki tüm kızlardan farklıydı benim için sanki, acaba diye çok düşünüyordum ama arkadaşın kardeşi bize böyle düşünmek yakışır mıydı!

 Efrahimin babası polisti, omzunda da birkaç yıldız vardı, sonradan anladım polis değil baya kallavi emniyet amiriydi adamcağız. mahalleli büyük hürmet gösterir, bakkal manav gibi esnaf sever sayardı. Mahalleye üniforma ile girdimi, sanki tüm gözler ondaydı. Dik mağrur bir yürüyüş, kendinden emin direk karşıya bakan ve insanı delip geçen bakışlar baya havalıydı Ahmet amca. Tüm çocuklar ona çok özenirdik. Zaten plastik silahlarımızla da hep onu taklit ederdik. Efrahim'in annesi Aysel Teyze ise ev hanımıydı, Aysel teyze 35-40 yaşlarında çok güzel bir kadındı,  Leyla'da annesine çekmişti anlaşılan. Aysel teyze diğer kadınlar gibi tüm gün sokakta kapı önünde boş boş oturmazdı...
 
devam edecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder