kalktık gittik arka sokakta kimse yoktu, sokağın yarısına
kadar yürüdük, yavaş yavaş hareketlenme başlamıştı, kovboy filmleri gibi kafalar
görünmeye başladı, üç kişi geldi yanımıza, hayırdır ne istiyorsunuz, ne işiniz
var burada diye sordular. her zaman olduğu gibi ben atladım hemen, oğlum çocuğu
neden dövdünüz lan ipneler, oruç başıma vurmuş zaten, diye atarlandım. Oruçlu
olduğumunda üstünü çizdim, havamı da attım yani. O kadar saattir aç bilaç
dolanıyordum, birde bunlarla uğraşıyordum.
Kıçımıza baka baka dönüp bizim sokağımıza geldik, lan bu
sıcakta bu kadar aksiyon çok değil miydi? bari biraz su içebilseydim diyerek
düşündüm ama ucunda altmışbir gün vardı olmazdı içemezdim, bir gün bu kadar
zorlanırken altmışbir gün hiç tutamam herhalde diye düşündüm. Acaba hiç
bulaşmasıydım daha iyi miydi? Tam da ramazan başlayacak günü bulmuştu ha ,
sıcak arka mahalleyle itiş kakış, dokuz çarşamba üst üste gelmişti. iyice su
içip orucu bozmak kafamı karıştırmaya başlamıştı, herkeste su içiyordu. Ali ansızın
lan kavga ettik o kadar küfür ettin ana bacı senin oruç zaten bozuldu siktir et
iç suyu dedi. Olmaz lan dedim, akşam oluyor zaten. Sonra durumun kritiğini
yapmaya başlamıştık, nasıl yapıştırdım, nasıl bizden korktular, hiç kendimize
toz kondurmuyorduk.
Eve gidip ekmeğin içine peyniri, domatesi dolduran dışarı
çıkmaya başlamıştı. Öğlen yemeği hep bu olurdu yaz günü, hele birde domates
elde olup ekmeğin içine üzüm koyulmuşsa tadından yenmezdi. Sokakta o suyu aka
aka yenen domatesin aceleyle ısırılan ekmeğin tadı hala hiçbir şeyde yoktur. Herkes hapur hupur yerken, ben su bile
içemiyordum bari önümde yiyip içmeseler iyiydi. Siktirin gidin başka yerde
yiyip için ipneler dedim, oruç tutuyoruz burda ayıp değil mi? dedim. o gün orucu dayanamayıp su içerek bozdum, hala da altmışbir gün tutacağım, allah affeder
dedim geçtim. Affetmiştir de herhalde.
Günler günleri kovaladı arka sokak kavgaları, oyunlar, sıcak
derken yaz bitti, okullar açıldı. Her yıl olduğu gibi, okula tüm sokak beraber
giderdik. Şimdiki gibi servisti, annelerimiz elimizden tutsun götürsün yoktu. Zaten
öyle bir şey olursa süt çocuğu diye dalga geçilir, hiçbir oyuna alınmazdı o
çocuk, erkekler tabii ki kızlara da biz sahip çıkardık, sonuçta mahallenin
namusu değil mi? sokağın en sonundaki ev bizimdi, sokağın en sonundaki ev
olmasından dolayı ilk ben çıkıyordum evden, ilk efrahimi çağırıyordum tabi kardeşi
leyla da abisiyle geliyordu.
Efrahim benden 1 yaş büyüktü 5. Sınıftaydı, Efrahim çok sessiz
kendi halindeydi, kardeşi leyla da, Efrahim'den iki yaş küçüktü, üçüncü sınıfa
gidiyordu leyla. çok güzel bir kızdı, ince uzun bir vücut, düz siyah saçları
beline kadar, düğme gibi siyah gözlüydü. okula
her gittiğinde saçları at kuyruğu yapılırdı, önüne düşmesin diye
herhalde annesi yapıyordu. leyla da abisi gibiydi sessiz kendi halinde bir
kızdı. Arada sokakta rastlar ayak üstü laflardık Leyla'yla. Leyla mahalledeki
ve okuldaki tüm kızlardan farklıydı benim için sanki, acaba diye çok
düşünüyordum ama arkadaşın kardeşi bize böyle düşünmek yakışır mıydı!
devam edecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder